Yıldızkaya Köyu WEB Sitesi
Makale3
Çifte Standartlar Ülkesi
Devlet, halkına yapacağı hizmetlerin finansmanını ya halktan aldığı vergilerle ya da halka sunduğu hizmetlerin bedeli ile temin eder. Yani devletin hizmet üretebilmesi için vatandaşların vergi mükellefiyetlerini aksatmadan yerine getirmesi gerekir. Ayrıca, yine halkın, devletten aldığı hizmetin bedelini devlete ödemsi lazımdır. Halk bu mesuliyetlerini yerine getirmediği takdirde, devletin, halkın refah seviyesini yükseltmesi, halkına çağın ihtiyaçlarına uygun hizmet vermesi beklenemez.
Bu yazı şu anda; erzurumlu.net ve olurluyuz.com'da yayınlanıyor!
Malumunuz olduğu üzere, hükümet elektriğe–üretici firmanın da baskısı üzerine-%19,5 zam yaptı. Gerekçe de beş yıldır elektriğe zam yapılmaması, maliyetlerin yüksek olması imiş. Bir taraftan memura %7, emekliye %2,5 zammı bile yaparken ellerin titreyecek, diğer taraftan elektriğe %19,5 zam yapacaksın. Bu vatandaş %7’lik ya da %2,5’luk zamla %19’luk borcunu nasıl ödeyecek? Bu çifte standarttır bir!
Enflasyondan laf açılınca, hükümet ehli olanlar “Biz enflasyonu indirdik. Artık günümüzde enflasyon tek basamaklı sayılarla ifade ediliyor.” diyorlar. Eğer bu doğru ise, niçin hükümet iki basamaklı sayılarla ifade edilen zamlar yapıyor. Ya enflasyonun tek haneli olması gerçek değil ki öyle halkın alım gücü düne göre çok zayıflamıştır. Esnaf kan ağlıyor, siftahsız kepenk kapatan ve işyerini tamamen kapatan esnaf sayısı her geçen gün artıyor. Ya da elektriğe yapılan zammın gerekçeleri doğru değildir. Bu da çifte standart; etti iki!
Yıllardır, devletin herkesten elektrik borcunu tam manası ile tahsil edemediğine dair söylentiler ortalıkta dolaşır durur. Bugün artık devlet de bu söylentilerin gerçek olduğunu itiraf etmiş bulunuyor. Yani devlet bazı vatandaşlardan borcunu tahsil edemiyor. Diğer bir deyişle bazıları devlete olan borcunu ödemiyor. Daha açık bir ifade ile bazıları devletten korkmuyor. Korkmadığı için de devlete olan borcunu ödemiyor. Peki, devlet bunlardan korkmuyorsa niçin alacağını tahsil edemiyor? Yoksa tahsil edilemeyen her kuruşun, tahsil etmeyenlere bir oy olarak döneceğini mi zannediyorlar? Son seçimler gösterdi ki bu plan da işlerine yaramadı.
Özel ve devlet televizyonlarındaki haber bültenlerinde, Doğu’da ve Güneydoğu’daki bazı illerimizde, ilçelerimizde ve köylerimizde aşırı yüklenmeden dolayı elektrik trafolarının sık sık patladığı haberlerine sıkça rastlar olduk. Niçin diğer illerde, ilçelerde ve köylerde trafolara aşırı yüklenme olmuyor? Çünkü onlar harcadıkları elektriğin parasını ödedikleri için iktisatlı davranıyorlar, yani az harcıyorlar; bundan dolayı da trafolara aşırı yüklenme olmuyor. Ama bazı yörelerimizde vatandaşın elektrik parası ödeme gibi bir derdi olmadığı için, onlar elektriği aşırı harcamadan çekinmiyorlar. Evlerinde kalorifer ve soba ile ısınma yerine elektrikli ısınma araçlarını tercih ediyor. Hatta bununla da kalmıyor ahırındaki hayvanlarını bile elektrikli ocaklarla ısıtıyorlar. Evet, mübalağa etmiyorum, bu bilgiler bizzat şahit olanlardan yani birinci elden temin edilmiş bilgilerdir, asla ve asla istisna durumlar değildir. İstisna olmadığı, genele şamil olduğu patlayan trafo sayısından belli zaten.
Yaktığı elektriğin parasını ödemeyen sahtekârdır, dolandırıcıdır. İşte, devlet bu sahtekârlardan alamadığı parayı, borcunu kuruşu kuruşuna ödeyen ve enerjiyi tasarruflu kullanan dürüst vatandaşlarından tahsil ediyor. Bu da bir çifte standarttır, etti üç!
Bir diğer husus, bizde devlet, mükellefin kazancına ve ödeme gücüne göre değil de, bütçe ihtiyaçlarına göre vergi almaya kalkıyor. Böyle olunca da çoğu mükellef devletin hesap ettiği kadar kazanamadığı için, devlete olan vergi borçlarını ödemede büyük sıkıntılar yaşıyor. Hâlbuki uzun vadeli hesaplar ve sağlıklı etüt çalışmaları yapıldıktan sonra her mükellefin ne kadar vergi ödemesi gerektiğine ve devletin ihtiyacına göre değil de mükellefin ödeme gücü dikkate alınarak karar verilse bu aksaklıklar olmayacak.
Sonra da ne oluyor? Mükellef borcunu ödeyemiyor, devlet de alacağını tahsil edemiyor. Devlet, ne koparırsam kârdır, hesabı ile af çıkartıp ya geciken borçların faizinden vazgeçiyor ya da vatandaşa şirin gözükmek için borcun tamamını affediyor. Bu sefer bundan sonraki zamanlarda her borcunu ödemeyen ya da nasıl olsa devlet affediyor ben de ödemeyeyim diyen her mükellef, devlete olan borcunu ödemiyor ve af beklentisi içine giriyor. Olan kime oluyor? Tabiî ki dürüst vatandaşa… Dürüst vatandaş, borcunu zamanında ödediği için, borcunu ödemeyenlerin affedilmesinden dolayı, cezalandırılmış oluyor. Bir çifte standart da bu; etti dört!
Ülkemizdeki bu çifte standartları saymaya ve yazmaya kalksak buna bilgisayarın hafızası bile müsaade etmez. Onun için şimdilik bu kadarı ile yetinelim.
Çifte standartsız günler dileğiyle…
Cahit CAN